İspanya’nın sıcak, nemli sokaklarında Gina Valentina’nın teni parıldarken kendini tamamen kaybettiği o an başladı. Gözlerindeki ateşle adamın vurduğu her dokunuşa karşı koyamaz haldeydi; yumuşacık amcığını avuçlarında hissederken, sertleşen yarakla buluştuğu her temasta ciğeri yanarcasına inliyordu. Başlarda utangaç bir gülümsemeyle sakso yalamaya başlayan Gina, adamın kabaran yarağını diliyle altüst ederken gözlerini kapatıp sesini yükseltti; “Daha sertin yok mu?” diye hırladı, boğazından gelen hırıltılarla.
Adam boş durmadı, şehrin hengamesinde kimseye aldırmadan kızın tenine sahip çıktı. Elini göğüslerine bastırırken parmaklarıyla amcığını söker gibi gezdirdi, sonra sertçe yakalayıp yüzüne sürdü. Gina başını geri atarken yarak adamının amcığına kadar sokuldu; nefes nefese kalmıştı ama daha çok istiyordu. Yumuşak dudaklarıyla yarak kökünü sarmasıyla birlikte adam hızlıca daldı içine; kundaktaki bebek gibi titrerken çekişleri de hızlandı. Sikişin her darbesinde kız derin bir ah çekti, amını en derinden çatlatan o acı tatlı zevkten kaçamadı.
Sonra adam yer değiştirdi, Gina’yı sırt üstü yatırdı; bacaklarını açtığında ince bacaklarının arasında nazik ama sert köklemesi başladı. Amcığını iyice içeri ittiğinde kızın bütün vücudu aniden kasıldı, ısısı arttı. Bıyıklı adam hızlı hareketlerle amına dayanınca kız bas bas bağırdı ve bedenini adeta ateşe verdi. Her koşturma sonrası ağır nefesler aldı, amındaki titreşimle kafası döndü.
Şimdi tam doruktaydı ikisi de; adamın kazanmak istediği zafer gibiydi bu şehvet savaşı. Gina’nın çığlıkları apartmanın duvarından taşarken adam sertçe vurdu, göbek deliğine kadar soktu yarığını içine ve sonunda içi boşaldı. Kız son titremeleri yaşarken ağzından dumanlar çıkarcasına inledi, bedeninin her kıvrımı hazdan sarsıldı. O an onlar için sadece seks vardı; vahşi ve durdurulamaz bir tutkuyla birbirlerine yapışmış iki fahişenin hikayesi gibi…