Scarlett, Miami’nin sıcak asfaltında, BangBus’un içine adımını attığında gözlüklerinin ardında sakladığı o kışkırtıcı bakışını hemen hissettirdi. Kalçası tombul, şişman kıvrımlarıyla adeta yakalanmayı bekleyen bir av gibiydi. Otobüsün dar koridorunda ayağının altında titreyen tenler, karnından gelen ağır nefesler Scarlett’in içindeki ateşi körüklüyordu. Tennessee’den kopup gelen bu kız, Miami’nin sokaklarında kendi oyununun kraliçesi olmaya gelmişti.

Yolcuların gözüne çarpan o büyük bunda gezinirken aşırı kalın olan yaraklar suskun kalamıyor, her seferinde daha da sertleşerek içindeki hırsı dışa vuruyordu. Scarlett’in kalçasına yapışan terli eller, onunla birlikte nefes alıyor; her dokunuşta amcığı iyice ıslanıyor ve şehvetle dolup taşıyordu. Otobüs içinde yükselen nefes alış verişleri, mırıldanan küfürler ve hızlı hareketler ortamı yavaş yavaş kızıştırıyordu.

Arka koltukta başlayan sömürücü kökleme seansı, Scarlett’in amcığını dayanılmaz hale getiriyor; her inleme ve homurtu daha sert dayamalarla cevap buluyordu. Ağzına kadar dolan saksoyu emmesi, yutkunması ve arada sırada çıkardığı o keskin sesler sanki megafonla bağırır gibi yüksekten duyuluyordu. Bu folloş hayvanın içinde kaybolurken, otobüs sanki başka bir dünyaya açılan kapıydı; orada sadece tutku ve kaba dayamalar hüküm sürüyordu.

Omuzları sarsılırken kıçına inen parmaklar ve yalaklar amcığını kıskaca alıyor; bir yandan da onu giderek büyüten sertlik artıyordu. “Siktir lan!” diye bağırarak kontrollü kabalığını gösteriyor ama aslında içeride kopan fırtına kontrol edilemezdi. O an geldiğinde Scarlett’in son inzivası kırıldı, bedenini saran titreşimlerle birlikte derin bir boşalma yaşadı; tüm kasları gevşerken sessizce salındı ama gözlerinde hala o vahşi ateş yanıyordu. Miami sokaklarının gecesinde yankılanan bu vahşi köklemenin izi uzun süre silinmeyecekti.

Comments are closed.